30 Haziran 2010 Çarşamba

HASAN SÜMER'DEN ANILAR - I


AZİZ NESİN

Aziz Nesin babamın yakın arkadaşı, Levent' te bir küçük kitapçı dükkanı işletirdi, ben ilkokuldayım, bir veya ikinci sınıf,,.Pazar günleri ziyaretine gidilen dönemler. Bizim peder, nereden buluyorsa, Zoşçenko'nun kitaplarını getirtir, bak Aziz, böyle kısa hikayeler yaz derdi,,,,,

....devamı çok seneler sonra,,,, galiba İTÜ'nün ilk seneleri idi, Mahmutpaşa'nın üst tarafı, Cumhuriyet gazetesinin hemen yanı, babamın dokuma atölyesinde, beyaz peynir eşliğinde, çay bardağında rakı kadehleri, Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın, Devekuşu Tiyatrosu'ndaki ilk oyunları,,,bilmem konularını hatırlar mısınız ? ,,, kim getirirdi kim götürürdü şimdi hatırlamıyorum, Aziz Bey, babam ve ortağı, o oyunların senaryolarını okur, pasajlar eklerler veya çıkarırlar, yardımcı olmaya çalışırlardı.

Şimdi bizimkilerin üçü de rahmetli,,,

İşte bir hikaye kelimesinin bende yaptığı çağrışımlar,,,

Çehov, Zoşçenko ve Aziz Nesin'in hikayeleri, yerlerini hiç bir şeyin dolduramıyacağı, tekrar okudukça okuyası gelen hikayeler,

ÇEHOV
Sovyetler'in, parçalanmadan evvel ve sonraki dönemini yaşadım. Eski dönemde Yalta'da bir çocuk hastahanesi inşaatının proje müdürlüğünü yaptığım sırada, Yalta'da, Çehov festivali düzenlenirdi. Hastalandıktan sonra, havasi iyi gelir diye(verem) yakın arkadaşlarından, dönemin meşhur mimarlarından biri Yalta'da müthiş bir villa yapar ve kendisine hediye eder. Çehov villayı çok sever ve Yalta'ya yerleşir. Karısı meşhur bir operacı biraz da gözü dışarlarda, o dönem popüler bir kadın. Araları bir türlü düzelmez ve Çehov kendini tamamen Yalta'ya adar. Önce bir verem sanatoryum'u, derken hala kullanılan bir tiyatro binasi inşa ettirir.

Sovyetler döneminde , anısına her sene Yalta'da Çehov festivali düzenlenmeye başlanır. Festivalin özelliği, ilk oyunun daima Çehov'un villasında, çok büyük bir mekan olan çalışma salonunda oynanması. Bu oyunda rol alabilmek, Sovyet sanatçıları arasında bir ödül sayılır ve devletin ileri gelenleri bu gösteride boy gösterirlerdi. Salona sadece elli koltuk konur, oyunun gidişatına göre koltuklara yer değiştirirlerdi. 
Nasil becerdi isem, 1991 yılında bir davetiye de bana nasip oldu. O gece "Üc kızkardeş"i sahneledilerdi. İkinci perde bir ziyafet sofrasında geçer. Gerçek bir ziyafet masasında, seyirciler ve oyuncular karışık oturtulduktu, Etkilenmemek elde değildi,,,oyun bitince aynı mekanda kokteyl sırasında oyuncularla tanıştırıldık. Benim Türk olduğumu öğrendiklerinde, oyunun afişlerini imzalayıp, İstanbul'da AKM'ye teslim etmemi istediler, bir geldiğimde vermiştim,,

Hiç yorum yok: