30 Haziran 2020 Salı

Kedi Merdiveni

   Cengizcigim,
Gonderdigin Dama Oyunu, enfes birseydi.Defalarca izledim ve
kagida naklettim. Gerci ben, iyi duzeyde satranc oynadim da
dama oyununu fazla ilerletemedim.Ancak oyunlarin en guzellerindendir.
Polisiye roman ve hikayelerin ilki sayilabilecek Morg Sokagi Cinayeti'ni
yazan Edgar Allen Poe, Satranc ve Damayi kiyaslarken,satrancin
cok karisik oldugunu, dolayisiyla uc bes hamleden daha ilerisini
gormenin zor oldugunu, Dama'nin ise biraz daha sade ama cok
ilerilere kadar oyun kurmaga musait oldugunu belirtir.
Tarsus'ta, sehrin gobegine oldukca yakin bir yerde bir hoyuk
(Tepe) vardi. Ben o tepeyi Ankaranin Hacettepesine benzetirim.
Orada da insanlar hacetlerini giderirdi.Sonradan, belediye orasini
agaclandirdi ve guzel bir acikhava bahcesi yaptiydi.Barajda takildigimiz
yilin yazinda oraya cikar, cok guzel Dama oyniyan yasli amcalari
seyrederdim. Aman ne tabirler... Ne sakalar ne takilmalar..
Senin gonderdigin oyuna benzer komple oyunlar... Hic unutmuyorum,
oyunlardan birinin adi Arap Kuyusu.. demek bu kuyuya bir dusen
biraz zor cikar... herhalde.. Bir digerinin adi Verem.. Yani
bu oyuna dusen iflah olmuyor anlasilan.. Bir tanesinin adi, Kanat
veya Kus Kanadi... O biraz riskli bir oyun.. Rakip eger onlemini
alirsa, Kayyim(Beraberlik demek oluyor) elde edebilir hatta
oyunu bile alabilir.. Hele bir tanesinin adi da kendisi de cok
komikti , ondan hic unutmuyorum... Kedi Merdiveni... Bu oyunda
da oyuna girisen kisi, minik minik yemlemelerle (Yani ard arda
birer ikiser tas vererek) belli bir yere ulasir ...ve mesela damaya
cikar... Bu yuzden onun adi Kedi Merdiveni..
  Sonralari, bizim kusak, Tarsusun kahvelerine satranci getirdi.
1973 te Kars ve Agri'da kahvelerde satranc oynandigini gordum.
    Simdilerde ise, fiyakali ekipmaniyla, sakidik sukuduk gurultusuyle
ne idugu bilinmez Hokey ismiyle, Konken bozuntusu, yoz bir oyun
kahvelerin orta gobegini kapladi. Binyillarin mirasi Dama, kosesine
cekildi.. Birgun ,Edirneye gittigimiz gibi, yolum cici bir Anadolu
kahvesine dusse de, Kedi Merdivenlerini ,Arap Kuyularini dinliyebilsem
bari.. Hasret gidersek eski kulturlerimizle.
Tesekkur eder gozlerinden operim Cengizcigim.
Selamlar sevgiler.
Celal Karaca
_

Çocukluğumun Kış Günleri



13 OCAK 2004 7:35:30
Nejat Kardeşim,
Albümünü incelerken çocukluğumun kış günlerini acı ile karışık bir özlemle anımsadım. Bahçeyi kalın bir pamuk yorgan gibi örten lekesiz karın göz kamaştıran beyazlığını anımsadım. Kar topu oynamak için yalınayak dışarı koşup, ayaklarım acıdan sızlayıncaya kadar oynadıktan sonra tekrar soba başına döndüğüm kışları anımsadım. Ayaklarım üşümesin diye, lastik papuçlarımı, içinde eski gazeteleri yakarak ısıttığım soğuk kiş günlerini anımsadım. Birkaç kömür parçası koyduğumuz sobayı, altında saman yakarak tutuşturduğum çocukluk günlerimin kışlarını anımsadım. Neden bilmem, çok duygulandım.
Veli Akcaoğlu

Sevgili kardeşlerim,

Veli kardeşim 13 Ocak 2004 tarihinde çok duygu dolu bir yazı göndermiş bana. O yazı beni öyle etkilemiş ki altı yıl sonra kar kelimesi bende hemen o yazıyı çağrıştırdı. Her yeri aradım bulamadım. Günlükleri ve arşivleri ile belgeleri düzenli olduğu için o bulmuş ve bana gönderdi. Ben çok daha uzun bir yazı olarak hatırlıyordum. Etkisi büyük olduğu için bende öyle derin iz bırakmış.

Ben de Veli'den geri kalırmıyım. Eskileri karıştırmaya devam...

Biz yahoo grubumuzu 14 Ocak 2004 tarihinde kurmuşuz. Yazı bana 7 Ocak 2004 tarihinde gelmiş. Grubu kurmamızda böyle güzel yazıların ve Hasan'ın Fas'dan gönderdiği fotğrafların etkisi olmuştur muhakkak. Oğuz da güzel satırlar yazmış başlarken. Veli Oğuz'a gruba gelişin kısa ömürlü olmasın diye yazmış. Gerçekten Oğuz hep karabatak gibi davrandı sonraları. Arkadaşlar birbirlerini tanıyorlar. Oğuz şu aralar bize fotoğraf bile gönderiyor. İlk yazışmalarımızı okumanızı öneririm.
http://groups.yahoo.com/group/itu68ins/messages/1?l=1

Veli kardeşimin yazısı hepsinden önemli. Kayıtlara geçirmiş olduk.

Bu güzel satırlarını bizlerle paylaştığın için sana teşekkür ediyorum Veli kardeşim.

Sevgilerimle
Nejat


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Veli Akçaoğlu <veliakcaoglu@gmail.com>
Tarih: 07 Şubat 2010 20:18
Konu: Eski kar yazısı
Kime: Nejat Uğurlu <nejatugurlu@gmail.com>


Sevgili Nejat Kardeşim,
2004 yılında gönderdiğin karlı İstanbul manzaralarını gördükten sonra sana yazdığım yazıyı biraz önce buldum.
Tekrar okudum, yine duygulandım. Yazıyı bir kere daha gönderiyorum. Biryerlerde bulunsun.
Selam, sevgi ve sağlıklı günler. 
Veli Akçaoğlu 

Trakya'lının Aşk Mektubu

A be günaydın Celal kardaşım.
Bu yazıcaazı bizim oralardan bi aretlik görüp bana yollamış. Ben de cok begendim be yavu.
Doğrusunu istersen "elmiş ninem" ne demek ben de annamadım. Bi soralım bakalım. Onu annamadın da, "çulu yoluna" ne demek annadın mı be aretlik?
Yazıyı gönderene bu soruları yönelttim. Bakalım ne deyecek kapçık aazlı.
A be oşça kalasın.
Veli Akçaoğlu
----- Original Message ----
From: Celal Karaca <karaca.celal@gmail.com>
To: itu68ins@googlegroups.com
Sent: Wednesday, December 12, 2007 11:31:29 AM
Subject: ITU68INS Re: Fw: Trakyalının aşk mektubu :)))))

 
          Sevgili Veli,
     Nerden buldun bu edebi saheseri be yavu...
  Gercekten nefis, Cengiz ile Hikmet Gul'un
kulaklari cinlasin, okuyup okuyup yerlere
yatiyorlardir cunku ben de oyle yaptim.
    Bir yigin sozcugu ancak biraz dusundukten
sokebildim, "elmis ninem" haric... Acaba
Halime Nine'nin kisaltilmisi mi..
    Her halukarda bu definenin geri kalanini
 ve ev satinalma pazarligini, reklamlariyle
detaylariyle isteriz vallahi.
    Sevgi ve selamlar
       Celal

 
2007/12/12, Veli Akcaoglu <veliakcaoglu@yahoo.com>:
 
Trakyalının aşk mektubu :)))))


sevgilim Asibe

Te bu aşam zamanlarıda epten akılcımı alır, gözümü
göğnümü bi oş edersin beyav.abe Allah belacımı versin
seni cuk severim. Ne derim sana bu aşk beni canımdan
etmezse gene iyi. Yatmazmıyım yatacıma abe bi direm
uyku girmez güzlerime. Dün o yanı dün bu yanı ep gene
silinmez senin ayalin beya. Günlerdir ekimekten sudan
kesildim artıkım. Tarlada elim çapa tutmaz, gayfide
desen ne bi laf iderim akıdeşleynen ne 66 uynarım.
Düşün bubam düşün. Recep ağanın sıpası gibi önüme baka
baka solurum. Aşamları sizin maallede sülerim 'yârim
sende vifa yokmu' şarkısını. Duyarsın elbet, elmiş
ninem bilem diğner. Anlarım kızanım seni anlarım der.
Ama üzmeyesin boşuna datlı canını unda u buba varken
vermez asibeyi sana der ep. İşte u zaman çeltik
tarlasına döner galbim ehpten gene vıcık vıcık. Şu
buban olucak gapçık ağızlıyı yola getiremezmisin beya.
Âşıklık çekeriz bilirsin işte. Eriye eriye gündöndü
sapına döndük anacını satımının. Az çok zanatimiz de
var. Yaparız fıtımış'ın baçade bi düğün. Daktırırım
beş dane cumuriyet, alırım uzun tülü mantu, alırım kul
çantası, alırım içine allık bilem. Süle anana aşama
bunları çıtlatsın bubana. Yoğsam atar em vallahi em
billahi damarları beğnimin. Buzmayasın adamın aklini.
Yarın gecem alil'le rasim'i yanıma gatıp senide
ısmayılın cibe atıp, çıktıkmı çulu yoluna bokumu
yetişirler arkamıza. Te ben adama buguda sülerim kal
sağlıcakla.

Seni seven sevgilin;
Yolsuzların Sarı Mümin


 
 


Be a better friend, newshound, and know-it-all with Yahoo! Mobile. Try it now.



Looking for last minute shopping deals? Find them fast with Yahoo! Search.
Click here to Reply
me (Nejat Uğurlu change)
13/12/2007
Veli kardeşim,

Ben de Şarköy'de 1961 yılında iki ay bulunmuştum. Onun için az buçuk anlıyorum Trakya ağzını.

elmiş ninem   ermiş ninem
çullu yolu    çorlu yolu olabilir.
Benim hoşuma giden kelime uzun tülü mantu oldu. O da gelinlik olsa gerek
Ehpten diyerek gerçekten tam söylenişin yansıtılması da çok başarılı. Hepten demeyi bu kadar iyi gözlemleyen birisi bu işi çok iyi yapmıış.

Bizim Azeri kelimeler pek ilgi çekmedi nedense.

Sevgiler ve selamlar.
Nejat Uğurlu
- show quoted text -
Mark as complete
Celal Karaca
13/12/2007
 
      A be canim kardasim,
  Onu da anlamamisimdir da, "Corlu Yolu"
veya adini bilmedigimiz bir koy veya nahiyenin
yoludur diye yorumlayip gecmisimdir, cunku
belli ki bir yer adidir.
   Ama " Elmis Nine " onemlidir be yavu...
(H)em azicikin copcatanliga benzer bir tavir
icindedir (h)emi de oglancagiza arka cikmaktadir.
Halime veya ona benzer bir ismin, Trakya
gramerine gore kisaltilip sevimlilestirilmis
haline benziyor.
    Saka bir yana bu mektup, uzun cumleli edebi
bir mektuptan fazlasini anlatiyor, sadece Trakyaliya tabii.
    Hiyeroglif, civi yazisi vs. ile yazilmis metinler,
aslinda bu tip yazilardan daha da sade. Nerdeyse,
kelimeler ardi ardina dizilmis gibi.. Kelimelerin sonuna
"-i", "-de", "-den", "-ni", "-nin" ...gibi takilari
tercumeciler yakistiriyor.
    Kozak yoresinde koy Turkcesi dinlemeye
hasret kaldim, anlamadigim bir yigin kelime
cikiyor ama, " bu yer adi.. bu da bir yiyecek adi olmali.."
gibisinden yorumlarla yetiniyorum. Fakat konusmanin
bir de vurgu, inis cikis, musiki yani var ki mest oluyorum
dinlerken.
    Tesekkur ederim, sevgi ve selamlar
         Celal