Lamba denince hemen çocukluk dönemimin zor günleri canlanır anılarımda. Lamba, o günlerde, yani 1950’li yıllarda, mahallemizdeki vazgeçilmez aydınlatma aracıydı. Mahallemiz Tekirdağ’ın doğu ucunda, yeni yeni ortaya çıkan, göçmenler ve civar köylerden gelenlerin ortaya çıkardığı bir yerleşim alanıydı. Elektrik yoktu. Evlerde, herkesin ortak aydınlatma aracı gaz lambasıydı. En yaygın kullanılan çeşidi beş numara gaz lambalarıydı. En yaygın marka ise “Şavk” isimli olanıydı. Biraz daha pahalı olanlarında, ışık arkasında küçük bir ayna bulunurdu. Bizim lambamız aynasız, en ucuz olanlardandı. Gece yatarken lambamızı kısar, küçük bir fitil ateşini yanar bırakırdık. Sabah kalktığımızda lamba şişesi isten kararmış olurdu. İlk işimiz lambayı silmek, akşam için temizlemek olurdu. Lamba şişesinin içini hohlar, isini biraz yumuşatır, sonra da bir bez parçasıyla silerdik. Kapkara lamba şişesinin bir bez parçası ile pırıl pırıl olması bir sihir gibi görünürdü gözümüze. Bu iş anlatıldığı kadar kolay olmazdı. Bazen küçük dikkatsizlikler yüzünden lamba şişesinin kırıldığı da olurdu. O zaman para bulup yeni bir şişe almak için bakkalın yolunu tutardık. En dertli iş fitillerin değiştirilmesiydi. Fitil bitince yenisini takmak için eskisini çıkarmak ve fitil mekanizmasına yeni alınanı takmak gerekirdi. Bu da ellerimizin tamamen gaz yağına bulaşması demekti. Gaz yağının ellerimizden temizlenmesi için de sabun gerekirdi. O sabunu da bul bulabilirsen. Gazın bitmesi de ayrı bir sorun yumağıydı. Her seferinde lambanın ancak haznesini dolduracak kadar gaz alabilirdik. Yedekte gazımız olduğunu hiç anımsamıyorum. Gaz gece vakti bitti mi, sabaha kadar karanlıktayız demekti. Erkenden yatar, sabahın köründe kalkardık. Yaz günleri neyse de, bu durum kış günleri bizi çok sıkıntıya sokardı. Yere serdiğimiz döşeklerin içine girer, yorganlarımızı başımızın üstüne kadar çeker, soğuk odamızda sabahı zor getirirdik. Lamba deyince benim aklıma çocukluk günlerimdeki beş numara lamba şişesi, fitil ve gaz yağı ile bunların teminindeki zorluklar gelir. Hasan’ın resmini gönderdiği lambalardan haberimiz bile yoktu. Lamba ile ilgili hoş anılarım olmaması nedeniyle olsa gerek, lambanın en güzeline bile bakasım yoktur.. Bizimkilere ne kadar benzediklerini anlamak için Hasan’ın lambalarını yakından görmek isterdim.
Benim lamba ile ilgili anılarım da işte böyle. Karanlık gecelerde bizleri aydınlattı ama yine de anılarım arasında hoş çağrışımları engelleyen bir yeri vardır lambaların.
Hasan kardeşimin bu konudaki imrenilecek merakı ve konuya yaklaşım biçimi, belki lambalar hakkındaki olumsuz anılarımı unutturup, onlara daha sıcak bir bakışla yaklaşmama neden olur.
Selam, sevgi ve sağlıklı günler.
Veli Akçaoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder