27 Mart 2008 Perşembe

TANAŞ'IN 30.ULUSLARARASI ÖDÜLÜ



Nejat bir sure once 30ncu odulumu kazandiracak karikaturumu yollamami istemisti. Dun gece cok gec vakitte bu odulun Cin' den geldigini ogrendim (6th LM Int'l Cartoon Contest 2007) . Sevincimi sizinle paylasmak istedim.Aldigim odul " Ozel Juri odulu " . Bilin bakalim juri heyetini olusturanlar( 1 Polonyali , 2 Rus , 5 Cin'li ve...) in arasinda kim vardi ? : Buyuk Turk cizeri Muhittin Koroglu !
Ekte karikaturum .
Sevgi ile operim ucunuzu de !
Tanas

Sevgili Tanaş,

Güzel bir habere çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde beni ne kadar sevindirdin anlatamam.
Gittikçe yalınlaşan tarzın ustalıkta aldığın yolu gösteriyor.
Senin gibi bir kardeşimiz olduğu için ne kadar övünsek azdır.
Bravo sana Taşkışla'nın Taş Baskıcısı.

Nejat


Sevgili Tanas,

Oncelikle Cin'de aldigin odul icin seni candan kutlarim. Odul derecesi bence
pek onemli degil. Oncelikle onemli olan, bir calismanin odule deger
bulunmasi. Cok iyi biliyorum ki, uluslararasi organizasyonlarda odul sadece
cizgiye verilmiyor. Odule deger bulunan yapıtlarin evrensel icerikli bir
dusunceyi yansitmasi da gerekiyor. Evrensel boyutta eser uretebilmek
icin, derin bir dunyaya bakis felsefesine sahip olmak gerekli. Bana oyle
geliyor ki bu birikim en gelismis asamada sanatciyi en sade olana dogru
yoneltiyor. Dusuncede yogunluk, ifade ve cizgide sadelik. Ifade ve cizgide
sadeligin ne anlama geldigini asagi yukari biliyoruz da dusuncede derinlige
galiba pek tanidik degiliz. Anliyorum ki dusuncede derinlik, karikaturlerde
sayisiz yorum cagristirma ile belirgin hale geliyor. Hatta cizenin bile
aklina gelmeyen yorumlar.

Dogrusunu istersen, ilk bakista karikaturunu nasil yorumlayacagimi, ne demek
istendigini pek cozemedim. Bugun bile cozdugumu soylemem mumkun degil. Cunku
bu yorumda gercegi sadece sen biliyorsun. Bu karikaturle ilgili esinin
nereden kaynaklandigini bilmeden de bizlerin dogru bir yoruma ulasmamiz
mumkun gorunmuyor.

Belki de insan psikolojisinin pek de yabanci olmadigimiz bir kendine yontma
tavri bu. Kendini, yine kendi yontemleriyle rahatlatma, secenek
sayisini gulunc bir bicimde azaltma girişimi.

Akla gelen bir diger yorum ise bu adamin fanatik bir dusunce tasidigi. "Tek
dogru yol vardir, o da benim gittigim yol" gibi. Ama neden diger yol
isaretini silmiyor, ya da kirip atmiyor da koltugunun altina alip gidiyor?
Cizime o kadar ayrintiyi muhendisce yerlestirdikten sonra, neden diger yol
isareti gostere gostere koltuk altinda gidiyor? Isaret gidiyor ama izleri
ortada. Delikler, hatta baglanti elemanlari. Sonra gelenler ikinci yol icin
de isaret bulundugunu ama yerinden sokuldugunu acikca
gorebilecekler. Nedenini ise anlayamayacaklar. Benim anlayamadigim gibi.
Ismi belli olmayan yol, ilk gelenlerde endiselere neden olacak. Ikinci yol
sonunda da bir yerin var oldugunu ama neresi oldugunu bilemeyecekler. Ta ki
bir merakli cikip oraya gidene kadar.

Beni ozellikle karikaturdeki kisinin yuzunun gorunmemesi etkiledi.
Gorunseydi belki yorum kolaylasacakti. En azindan yuz ifadelerinden bir
ipucu cikarabilecektik. Ama bu durumda yolcunun endiseli mi, rahat ve
huzurlu mu oldugu da belli degil. Bu sunum bicimi tabii ki bizleri de
etkiliyor. Gorunmeyen yuz ifadesinin cizgilerini yerlestirmek bize kaliyor
cunku.

Bir yoruma gore bu yuz ifadesinde belirgin anlamlar bulunmamali. Cunku
bu kisi bilincten yoksun. Belki biraz endiseli de olabilir.

Bir baska yoruma gore ise ortaya konan bilincli bir tavir. Bu yuzden yuz
ifadesinin hinzirca bir tebessum tasimasi gerektigini dusunduruyor.

Daha nice yorumlar yapilabilir elbet. Benim hic aklima bile gelmeyecek
yorumlar.

Bir karikaturistin de bu yorumlari "Hayir oyle degil, boyle" diyerek
yadsiyabilecegini dusunemiyorum. Cunku sanat eseri ortaya cikana kadar
sanatkara aittir. Sonra da sunulan topluma, yani herkese ait olur. Sen
"hayir oyle degil, boyle" desen de.

Bakalim sonraki bakislarimda, bu karikatur bende hangi dusuncelerin ortaya
cikmasina neden olacak?

Bu firsattan yararlanarak selam ve sevgilerimi sunuyor, saglikli
gunlerde daha nice oduller almani diyorum.

Veli Akcaoglu

Sevgili Veli kardeşim,

Bu güzel iletini okuyunca "İşte bizim sınıf bu " dedim kendi kendime. Bir
kardeşimiz uluslararası düzeyde çiziyor ve kabul görüyor. Bir diğerimiz
içinden geldiği gibi düşüncelerini dile getiriyor. Ben de fikirlerimi
söylemezsem olur mu ?

Önce Tanaş'ın karikatürünü ve ilgili yorumları blogumuza koymak için
sizlerden izin istiyorum. Böylece bu güzel olayı kayda geçirmiş olacağız.

Çizgi ve ifadede yalınlık, ulaşılan olgunluğu gösteriyor. Düşünce
derinliğine gelince o da zekanın ve yeteneğin deneyimlerle belli bir
olgunluğa erişmesi sonunda oluşuyor galiba. Bir de gerçek hayatın basit ,
mantıksal ilişkilerini hata yapmadan gerçekçi olarak ortaya koymak
gerekiyor. Bu noktada da mühendislik eğitimi iyi bir destek olsa gerek.

Yol ayrımına gelen kişi bir fikrin esiri ve diğer fikre yaşam hakkı
tanımıyor. Karşı fikri de yanında götürerek sansürlüyor. İşini kırıp
dökmeden yapıyor, vidaları bile düzgün yerine koyuyor. Merdiven kullanmadan
bu işi becerecek kadar da atletik. Tanaş'ın işinin en zor tarafı sahnede
merdivene yer olmayışı olsa gerek. Bu da karikatür sanatında sadece
mühendisce çözümlerin yetmeyeceği, A ve B sembollerinin kullanılışı gibi
fantezi unsurunun da çok önemli bir etken olduğunun kanıtı olsa gerek.

Gözlerinden öperim.
Nejat

Sevgili Nejat,

Sevgili Tanas 'ın odul alan karikaturunu, hem sen hemde sevgili Veli cok guzel analiz etmissiniz.
A ve B alternatiflerindeki buldugu cozum gercekten cok zekice ve dusundurucu.
Yorumlari Blogumuza koyman cok iyi olur.

Selam ve sevgiler.
Ilyas Urey


Sevgili Veli
Cok sukur , degerli satirlarina yanit verebilme imkani geldi ! Once
tesekkur ederim degerli kardesim. Ve hatirladigim kadari ile genel
olarak karikatur ile igili cok derin ve ince bir analiz daha yapmistin
eskiden.Simdi yine konuyu her yonunden "taramissin" ! Itiraf edeyim ,
calismamin , seni bu kadar yogun dusuncelere sevketmeye sebep olmasi
beni hayli sevindirdi . Dedigin gibi yorumlar cok cesitli olabilir
dusunen kisi icin bir karikaturu incelerken , ve sanirim genellikle
karikaturler insana , icinde hapsettigi hayal gucunu azad etmesine
yardimci olurlar.
Benim , bu karikaturu cizerken gostermek istedigime gelince ,bir
taraftan insanoglunun "tamahkarligi" ,( yani "hem tekler , hem ciftler
benim olsun!" dusuncesi)diger taraftan - hic te sevmedigim!- "asiri
saglamciligi" idi .
Sanat ile olsun olmasin guzel analiz ve yorumlarini daha sık gormemiz
dilegi ile gozlerinden operim .
Tanas

9 Mart 2008 Pazar

HATIRLADIKLARIMDAN - Berat Karabay

KALIPCIBASI

Izmir’de bir fabrika insaatindaki bu olayi yillar gecmesine ragmen hic unutmadim.

Sene 1974… Santiyemizde yaklasik 40 kalipci ve 25 demirci ustasi calisiyor.

Is agirlikli olarak kaba insaat…Elemanlarin hepsi muteahhit’in kadrosunda.Tasaron yok..

Calismalar basladiktan 10 gun kadar sonra sevimli bir kalipci ustasi kalipci ekibinin basi olarak gorunmeye basladi..Hergun santiyeye gelisimde beni karsiliyordu ve kalipcilarin o gunku calismalari hakkinda bana bilgi veriyordu…Sicakkanliydi..Bilgili gorunuyordu ve hepsinden onemlisi bende guven uyandirmisti…Kalipci ustalariyla aramizdaki iletisimi iyi sagladigi soylenebilirdi.Adinin telaffuzundaki zorluktan midir nedir…Kalfamizla aramizdaki konusmalarda ondan ‘’Kalipcibasi’’ diye sozeder olmustuk.

Insaat calismalarimiz ilerlerken…gunler gecip giderken …birgun kalfanin izinli oldugu gunlerden bir gun…

Insaatta bir makine kaidesi kalibi yapilacakti..Kalfa yoktu…Aklima hemen Kalipcibasi geldi,kendisini santiye ofisine cagirdim…bir dosya kagidina makine kaidesi olculerini yazdim.Dikdortgene en olarak 2.80 metre, boy olarak 4.30 metre yazdim.Temel yuksekligi olarak 50 cm. yazdim.Kalibin yapilacagi yere beraber giderek kendisine kagidi verdim,olculeri bir daha acikladim ve ogleden sonra 2 ye kadar kalibi hazirlamasini bildirdim ve ofise geldim.

Saat 1 de Kalipcibasi ofise geldi ve kalibin hazir oldugunu soyledi..Ben de ‘’tamam,demircilere soyler demirini baglatirim,yarin da betonunu dokeriz’’dedim ve Kalipcibasi isinin basina dondu.

2 saat kadar gecmisti…insaatta bir yere bakmam gerekti…yolum makina kaidesinin yapilacagi yerden geciyordu,gayriihtiyari kaliba baktim..bir terslik var gibi geldi bana.dikkatlice bir daha baktim.cebimden serit metreyi cikardim,olctum…benim Kalipcibasina verdigim olculerle alakasi yoktu.2.80 yazdigim 3.90 metre olmustu..4.30 metre boy 5.50 yapilmisti..yukseklik 50 cm.degildi..70 cm ydi.sasirdim kaldim ve kizginlikla Kalipcibasina haber gonderdim,hemen gelmesini bildirdim…2-3 dakika sonra usta karsimdaydi.

Kagidi cikar dedim..bu olculer ne boyle…Elleri titreyerek kagidi cikardi.Bak ben ne yazmisim sen ne yapmissin dedim..sokun kalibi dedim ve nicin boyle yaptigini ustaya sordum..Basini onune egmis..hicbir cevap vermiyordu.Tekrar tekrar sordum…gene hic cevap vermedi..onu orada birakarak santiye binasina geldim.

Aksam mesai bitinceye kadar bu kalibin neden boyle ilgisiz olculerde yapildigini dusundum ..bir cevabini bulamadim.Aksam eve geldim…kafamda hep bu kalip var…bir turlu sebebini bulamiyorum.

Ertesi gun sabah santiyeye geldim..Kalipcibasini cagirdim.Neden boyle ilgisiz bir kalip yaptigini sordum..gene cevap yok..Sonunda dayananamadim Senin isine son veriyorum dedim.

Kalipcibasi hic aklimin ucundan bile gecmeyen bir cevap verdi..

Sefim benim okuma yazmam yok ki deyiverdi…

Ilk saskinliktan sonra …peki oyleyse sana olculeri yazip ta verdigim zaman neden soylemedin dedim..cevabi daha da sasirticiydi..

‘’sizin nazarinizda kredim kaybolur..itibarim kalmaz diye soylemedim,buyukce bir kalip yaparsam isimizi gorur diye dusundum’’dedi.

…………………

Daha sonraki haftalarda ,aylarda Kalipcibasi isine devam etti..ama sade bir kalipci olarak…Santiyede beni gordugu zaman yolunu degistirmeye calisiyordu…Pek fazla ortalarda gorunmuyordu..

Bu olaydan sonra birkac yil boyunca usta ve iscilere yazili bir kagit verirken daima soruyor oldum: Okuma-yazman var mi diye…

Berat Karabay

3 Mart 2008 Pazartesi

OĞUZ ARAL'DAN KALANLAR - Nejat Uğurlu



Veli Akçaoğlu kardeşime gönderdiği Avni kitabı için teşekkür ediyorum. Gençliğimizin mizah anlayışını ve bizi biz yapan olgulardan birini tesbit etmek istedim. Oğuz Aral usta Çanakkale Kolin otelde izlediğimiz panoları ile de hiç aklımdan çıkmıyor. Işıklar içinde yatsın.
(Büyütmek için resimlere tıklayınız)